6 Eylül 2021 Pazartesi

Aksa-yı Mesel

Hurkat yahut istihmak, ne dersen de adına
Aşk uğruna zehrini şerbet sanıp içtim ya
Lokman Hekim gelse dahi mümkün olmaz iştifa'
Hayy-ı meyyit olana k
âr eder mi hiç şifa

Hüsn-ü zanna kapılma eden bulur sonunda
Belki âhirzamanda belki hemen yarına
Rah-ı necat ırak artık na-sipas fıtratına
Müteamî nefsinle varmasan da farkına

Ruz-u mahşer gelende kime varmış istisna
Sen gibi asim kula denemez ki saliha
Gayri nâdim olsan ve de yalvarsan Yaratan’a
Müstehill olma boşa, Dil-ârâm haram sana


“Selçuk Mutlu”-06.09.2021

 

NOT:

Aksa-yı Mesel: İbretli ve küçük bir hikâyenin en sonu
Hurkat: Cahillik, akılsızlık
İstihmak: Aptallık göstermek, salaklık yapmak
Yahut: Ya da
İştifa': İyi olma, şifa bulma
Hayy-ı Meyyit: Ölü halde olan canlı
Şifa: ilaç
Hüsn-ü zann: İyi sonuçlanacağını düşünmek
Âhirzaman: Zamanın sonu
Rah-ı necat: Kurtuluş yolu
Irak: Uzak
Na-sipas: Nankör
Fıtrat: Yaratılış
Müteamî: Görmemezlikten gelen
Nefs: Arzu ve kötü istekler
Ruz-u Mahşer: Mahşer günü
Gelende: Geldiğinde
İstisna: Ayrıcalık
Asim: Günahkâr
Saliha: İyi insan
Gayri: Artık, bundan sonra
Nâdim: Pişman, af dileyen
Müstehill: Helallik isteyen
Dil-ârâm: Kalbe rahatlık veren, gönül okşayan

3 Eylül 2021 Cuma

Ayrılık Sancısı

İncinen ben mi sandın? Bil ki ruhumdu!
Her bir cümlen kalbime damlayan mumdu!
Hercai hevesler mi senin umurundu?
Acı değil bu bendeki, sanki vurgundu!

Görülmez elbette ki gönül yarası!
Tek rengim var sayende; katran karası!
Anladım nazarında yoktu pahası!
Can suyumu kuruttun sen, var mı dahası?

Toprak diye sunduğun belli ki kumdu!
Bahçende yitip giden benim solumdu!
Daldan dala zıplamak senin yolundu!
Umudun da son salası artık okundu!

Çeken bilir elbette zordur cefası!
Kalmadı hiç sayende, sevda vefası!
Kapanmaz bu açtığın gönül yarası!
Gayri ben aşk, sen ise bir aşk fukarası!

"Selçuk Mutlu" - 03.09.2021

12 Nisan 2020 Pazar

Sade bir dünyada yalın bir insan olmak ve yalın ayak yürümek huzuruna...
Ne yalanına aldanmak ne de yalandan adanmak...
Yalnız seni yaşamaktı emelim, yalnız sende kaybolmak...
"S.M"-12.04.2020

24 Mart 2020 Salı

Mutlulu başkalarında arayanlar değil, kendinde bulanlar sonsuza dek mutlu olabilirler
"SM"-24.03.2020

1 Aralık 2019 Pazar

BU TOPRAĞIN CANLARI

Sorsam sana, ne de çok seviyorsun Osmanlı’yı
Osmanlı'ya üflenmiş, yüce ruhun adı Alevi
Bırakmazsın sorsam sana, cana canan aramayı
Bu toprağın hem canıdır, hem cananı Alevi!

Hoca Ahmet Yesevi’nin yaktığı, o ateş 

Alevidir, bilmiyorsan öğren be kardeş
Kızılbaş demişler onlara, kızıl tuğlara eş
Türk ocağı tütüyorsa, Alevi; ateştir ateş!

Türkçe okurlar Kur’anı, Türkçe yaşarlar İslam’ı

Cem eder, türkü söyler, Türkçe anlatır meramı
Keşke sen de örnek alıp, anlasaydın Yaratan’ı
Belki sen de sever idin, yaratılmış cümle canı!

Bırak artık bırak! Kürt, Laz, Çerkez, demeyi
O Alevidir, bu da Sünni diye vatan bölmeyi
Kurtul yahu, içindeki o karanlık kin, nefretten

Öyle bahset, insanlıktan, iyilikten, güzellikten!

Selçuk Mutlu - 30.11.2019



8 Kasım 2019 Cuma

Sinir Bozan Paradoks



Uzun zaman oldu kaleme almayalı bir şeyleri. Zira iyi iken yazmak gelmiyor pek içimden. Ne zaman darlansam, ne zaman isyanın kıyısına varsam, o zaman bir rahatlama aracı olarak kullanıyorum kalemi ve kağıdı. Yine öyle bir zaman geldi çatı! Bunaldım, sıkıldım, yoruldum! Yine sorguluyorum kendimi, insanları, hayatı, nedenleri, niyeleri, hayalleri, gerçekleri…
Bir tarafım var ki çok güçlü, dirayetli! Olgunlukla karşılıyor olup biten her şeyi ve umursamıyor kıymetini bilmeyen kişi ya da kişileri… Bir tarafımsa sürekli soruyor aynı soruyu; NEDEN?
Çok insan tanıdım, çok olaya şahit oldu gözlerim! Üstelik insan analiz etmeyi, gözlem yapmayı, sebep sonuç ilişkileri kurmayı da pek bir severim! Sorun da tam olarak burada başlıyor diyebilirim…
Daha başında görüyorum her şeyi, neyin nereye varacağını, fakat yine de kahrolası öz güvenimle dalıyorum bir maceranın içine!
Peki neden? Neden bu kadar çok güveniyorum kendime? Neden her şeyi düzeltebileceğimi zannediyorum? Neden sevginin, iyi niyetin ve sabrın her insanı doğruya taşıyabileceğine inanıyorum?
Daha her şeyin başında belliyken kişilerin neler yapabilecekleri, neler yaşatabilecekleri, neden bu kadar öz güvenle deniyorum olmayacak şeyleri?
Oysa insanları tanıyorum! Hazin sonu görüyorum! Ne kadar iyi olursam, o kadar değersiz olacağımı da biliyorum! Peki, neden? Neden deniyorum tekrar tekrar? Bilmiyorum!
Beni tüketen de bu bilinmezlik ya zaten. Bilinmezlikleri sevmiyorum!
Sevmediğim, hatta sinir olduğum başka şeyler de var! Mesela ben samimiyete inanırım. Söylediklerim yaptıklarımla örtüşür. Tutamayacağım sözler vermem. Yaşadıklarımı hakkını vererek yaşarım. Seviyorum diyorsam mesela, o sevgiye yakışır şekilde davranırım… Mesela daha başında söylerim ben yapamayacaklarımı, istemediklerimi ve sevmediklerimi! Sevmiyorum arkadaşım! samimiyetsizlik, tutarsızlık, riyakarlık sevmiyorum!
Zaten bu noktada da saçma ve anlamsız buluyorum insanları, kolay olanı zor kılanları, temiz olanı kirletenleri, sahipken kıymet bilmeyen ama değilken; "neden sevilmiyorum gerçek anlamda" diye sitem edenleri!
Şöyle bir bakıyorum şahıslar değişse de hikayeler hep aynı! Kimi istemesen, kimi sevmesen, kime soğuk davransan, etrafında pervane! Kimi sevsen, kimi özel bilsen, kime değer versen, umursamaz, kıymet bilmez ve en acısı da gözü dışarıda, ihanete gebe!
Düşünsene! Zor seviyorsun, zor olduğu için çok seviyorsun, çok sevdiğin için çok yanıyorsun! Sen yanarken bir bakıyorsun karşındaki; sanki sen hiç olmamışsın gibi yaşıyor hayatını, gün ediyor gününü! İçin daralıyor, keyfin kaçıyor, öfkeleniyorsun, pişman oluyorsun yaşadığın şeylere ve soğuyorsun içten içe, kanaya-kanaya! Sonra gün geliyor, geçiyor içindeki yangın, önemsizleşiyor varlığı-yokluğu, kabulleniyorsun seni hak etmediğini ve toparlıyorsun kendini, devam ediyorsun hayatına kaldığın yerden! Ki seni alt-üst eden, sinir eden paradoks ta tam burada başlıyor aslında…
Sen her şeyi geride bırakıp, tam anlamıyla vazgeçmişken kıymetini bilmeyenden! Bir anda kıymetli oluyorsun, ne hikmetse özleniyorsun, yokluğuna tahammül edilemiyor, geri dönmen için her yol deneniyor!
Ne güzel İstanbul be! Git gez-dolaş, ara daha iyisini, yaşamadığın şey kalmasın, tek tek tecrübe et insanları, sonra fark et ne kaybettiğini ve geri iste, ağla, sızla, sensiz yapamam de! Kusura bakmasın kimse! O, beni yok sayıp keyfine bakarken; ben onca acı çekip, küllerimden yeniden doğmuşsam şayet, onun ne hissettiği, ne yaşadığı çok ta s*k*mde!
Bilmiyorum! İnsanlar neden hayat sanki çok uzunmuş gibi ya da sevmek-sevilmek kolaymış gibi, tereddüt etmeden kirletebiliyor tertemiz duyguları, mahvedebiliyor rüya gibi bir hayatı? Gerçekten bilmiyorum!
Ama bildiğim bir şey var! Kimse yaşattıklarını yaşamadan ölmüyor bu dünyada! İyi ya da kötü yapılan her şeyin bir sonucu var ve ne yaparsa yapsın kişi, o sonuçtan kaçamıyor asla!
Bugün gençliğin, güzelliğin yanılgısıyla kıymeti bilinmeyen duygular, yarın yaş ilerledikçe, yalnızlık ruha çöktükçe; tek istenilen ama ne yapılırsa yapılsın sahip olunamayıp, kahrolunan duygular haline dönüşüyor! Ki çok defa gördüm kaçınılmaz bu sonu! Ve tekrar göreceğimden de zerre şüphe duymuyorum!
Bu sebeple diyorum ki; sonucuna razı olamayacağınız hatalardan kaçınmanız, mutlu bir hayat yaşayabilmeniz için elzem bir konudur!
Kaleme aldığım bu konu da dünün ya da bugünün değil, yarının konusudur!

“Selçuk Mutlu” – 08.11.2019

23 Nisan 2018 Pazartesi

İçimdeki çocuğu öldürdü bir insan!
Ne 23 dinledi ne de Nisan!
"Selçuk Mutlu"-23.04.2018
Varlığın rahatsızlık veriyorsa, "sana ne"lerle, "sen kimsin"lerle karşılanıyorsa sözlerin, artık yoksa bir kıymetin ve umurunda da değilsen kimsenin; son kullanma tarihinin geçmiş olmasına üzülmek yerine, artık kimsenin seni ve iyi niyetini kullanamayacak olmasına sevinmelisin...
"S.M" - 23.04.2018

19 Aralık 2017 Salı

Hüzünlü Kış Masalı

Siz bilmezsiniz onsuzluğun kışına mahkum olmak ne demek. Elleriniz üşümüştür, kıçınız donmuştur, ciğerleriniz üşütmüştür belki ama kalbiniz... kalbiniz buz kesmemiştir eminim, benim gibi.


Onu ilk gördüğümde önünde bir cezve vardı, elinde bir kaşık. O her köpük topladığında fincanlara, ben sımsıkı bağlanmıştım seyre dalmışlığın şaşkınlığıyla. Çok sürmedi varlığımı fark etmesi. Döndü arkasına, göz göze geldik sanki tanıyordum karşımdaki yabancıyı, ben onun idim, o benim... Allah'ım nasıl bir histi bu? sanki kaderimdi karşımdaki, donup kaldım, ne desem bilemedim. 'Bana da yapıyor musun?' diyerek saçmaladım sadece. Tebessüm etti, "evet" dedi, "hepimize yapıyorum..."
Çok saçma gelecek biliyorum ama sanki evlenme teklif etmiştim o da gülümseyerek evet demişti. Öylesine mutlu öylesine heyecanlıydım işte...

Ve su misali aktı geçti acı-tatlı yıllar, tebessüm ettiren hatıralar ve göz yaşı döktüren hatalar...
Sevdik, sevildik, kırdık, kırıldık ve en nihayetinde yenik düştük öfkemize, inceldiği yerden koptu, parçalara ayrıldık. Parçalara ayrıldık diyorum çünkü her zerremde, tüm hayallerimde, hayatımın merkezinde, kalbimde, ciğerimde, nefesimde, tüm benliğimde o vardı... O yüzden kızmayın bana kırıcı cümlelerim oldu diye, eleştirmesin kimse kişiliğimi, karakterimi... Parçalanmış bir adamdan ne beklenebilirdi ki? Ne aldığım nefes benim, ne gördüğüm rüya... Uyumaktan korkar mı bir insan? Korkuyorum vallaha... Kolay mı kabuslarında tekrar-tekrar ayrılmak sevdiğinden? Her sabah gözünü açıp nefret etmek kendinden?


Bitti diyebiliyorum diye canım yanmıyor mu zannediyorsunuz? Nefesim kesilmiyor mu? Kalbim üşümüyor mu onsuzluğun ayazında? Tükenmiyor muyum yarım kalmışlığın umutsuzluğunda?

Ne yaptım diyorum bazen, ne yaptım da hak ettim tüm bu yaşananları? Nasıl oldu da bu kadar başkalaştım,  hırçınlaştım? Hak ettim mi gerçekten bunca saygısızlığı, ötekileşmeyi, ötelenmeyi, istenilmeyenliği? Sonra tek, tek cevaplıyorum tüm bu soruları ve bir kez daha paçalara ayrılıyorum, 'al' diyorum, 'al...' 'Yak, yık, parçala' diyorum 'senli olan benliğimi'. Bir kez daha terk ediyorum oksijeni, suyu, güneşi, onu ve beni... Bizsizliğin kışına mahkum ediyorum sonsuza dek, tüm evreni... 


"Selçuk Mutlu"-19.12.2017

13 Ağustos 2015 Perşembe

Seviyorum seni yar, kıskanıyor bak diyar
Seviyorum işte yar, kalp seninle bahtiyar...
"Selçuk Mutlu"-12.08.2015

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Varlığının bir şey ifade etmediği noktada, yokluğunu hediye etmelisin insanlara.
Zira ben varım dedikçe küçülür, komik duruma düşersin yok sayıldığın ortamda...
"Selçuk Mutlu"-05.08.2015

4 Ağustos 2015 Salı

Belki de sevmek değildi sorun, sevdiğini çok fazla dile getirmekti sadece. Zira baktığında hikayeler hep benzer, hep aynı minvaldeler...
Mesela; seni seviyorum diyenler en çok kaybedenler ve sevildiğini sıkça duyanlardır genelde soğuk ve sığ olanlar. Belki şımarmanın, belki öz güven yükselmesinin sonucudur bu yada belkide çok sık duyulduğunda sevgi sözcükleri bir anlam ifade etmiyordur artık insana...
Sevmemek lazım kimseyi demiyorum elbette. Sevmek de sevilmek kadar özeldir bence kıymeti bilinse de bilinmese de. Lakin çok fazla dile getirmemek gerekir sevgiyi, çok fazla dışa vurmamak gerekir içinden geçenleri. Her davranışın, her cümlen aşka dair olmamalı, sevda kokmamalıdır buram buram. Zira düşünürken ne kadar çekici, ne kadar özel gelse de insana pratikte hiç bir değeri yoktur sevgilinin nazarında...
Bak etrafına mesela; sevgiyle aşkla alakasız davrananlardır uğruna ölünenler, her saniye özlenenler, vazgeçilmez bir aşkla, tutkuyla sevilenler. Ne kadar sığ olursan sevgiliye o kadar derinde ve özel olursun nazarında. Tabiri caizse peşinden koşulur adeta ve senden değerli hiçbir şey yoktur onun hayatına...
Dedim ya mesele sevmek değildir aslında, sevdiğini çok fazla dışa vurmaktır yalnızca...
"Selçuk Mutlu"-04.08.2015

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Bulaşmışsa şayet yalan bir insanın diline,
Bir gün mutlak kavuşur Hak'kın adaletine...
"Selçuk Mutlu" - 03.08.2015

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Sevginin Ederi

Hayat bu, yaktıysan seven birini
Yaratan seni de elbet kül eder
Onlarcası yaşamak isterken seni
Yaşamayı seçtiğin, canından eder.

Sakın deme; hiç kimse üzemez beni
Tokatı can yakar, zalimdir kader
Baş tacı etse de her kişi seni
Tutunduğun bir dal, yerle bir eder.

İnsanın fıtratı, mayası belli
Bu farklı dediğin, ağzına eder
Olsan da hayallerin eşsiz prensi
Üç kuruşluk heves için seni terk eder

Kandırlmam diyip de büyütme kibrini
Biri bin bir yalan ile oyuncak eder
Hislerin yanıltmıyor olsa da seni
Şeytan'ı yüreğin Melek zanneder...

"Selçuk Mutlu"-27.07.2015

21 Temmuz 2015 Salı

Aşkın Şehri İzmir

Ah İzmir! Söyle güzelliğinin sırrı nedir? Söyle sevdaya can veren şehir söyle! Taşın toprağın neydendir?
Öylesine yetersiz ki kelimeler. Ne şiirler, ne romanlar, ne türküler yetemezler! İçimdeki minneti zerre tasvir edemezler...
Ey aşkın bağrında hayat bulduğu şehir. Ey İzmir! Bir Meleğin Dünya'ya Hak'tan gelmesi nedir? Söyle hangi sevabın sebebi hikmetidir? Söyle bu faniye bu mükafat nedendir?
Yada bırak bunları söyle bu can, bu yürek senin için ne yapmalı? Eğilsem öpsem mesela taşını toprağını, suyundan içsem seni, seyretsem denizini, secde etsem Rabb'ime sayıklasam ismini... Söyle ey özel şehir bir teşekkür eder mi? Söyle aşkımın şehri, söyle bunlar yeter mi?...
"Selçuk Mutlu"21.07.2015

10 Temmuz 2015 Cuma

21. Yüzyıl Tuhaflığı

İnsanoğlu tuhaftır biraz, anlayabiliyorum aslında. Fakat yinede anlam veremiyorum işte bazı şeylere...
Hani herkes bir şeyler bekler ya hayattan, en realistimizin bile bir beklentisi vardır ya yarınlardan. Kimi ev ister mesela, kimi araba, kimi bir yudum suya hasrettir, kimi bir sevgili ister her koşulda yanında...
Sahi tabiatımız böyle değil mi? Hangi koşul altında yaşarsak yaşayalım, ister zengin olalım, ister fakir olalım; aşk vardır her daim hayallerimizin baş köşesinde ve paylaşmak yarınları bir eşle... Öyle ya; sadece mal-mülk paylaşılmaz hayatta, tebessüm paylaşılabilir, mutluluk paylaşılabilir, bir yastık paylaşılabilir, acı paylaşılabilir, hüzün ve göz yaşı paylaşılabilir mesela. Hatta ve hatta yokluk dahi paylaşılabilir; aşkın cezbedici sarhoşluğunda....
Velhasıl herkesin vardır hayallerini süsleyen bir kadın yada bir adam. Kimi karaktere odaklıdır, kimi görsele, kimi davranışlara, kimi samimiyete ama herkesin vardır işte bir beyaz atlısı hayal dünyasında...
İster 21. yüzyıl olsun ister 51. yüzyıl fark etmez, insanoğlu var oldukça; aşka kurulan hayaller de hep aynı minvalde kalacaktır bir şekilde. Ki zaten 21. yüzyıl ironisi de tam bu noktada başlamakta ve insanoğlunun tuhaflığı, akıl almaz bir şekilde baş göstermekte...
Bunca hayalin, beklentinin içinde, umulmadık bir anda, umulmadık bir şekilde çıkabiliyor karşısına insanın, hayallerini süsleyen o eşsiz sevda ve evet bu hala mümkün bir şey 21. yüzyılda da...
Fakat ne hazindir ki kıymeti bilinmiyor, sahipken bu sevdaya. Şımarıklıklar, hoyratlıklar, umursamazlıklar ve kararsızlıklar gölgeliyor yaşanılması olası cümle güzellikleri, dipsiz bir muallakta. Tüketiyor hızla ve boşaltıyor savdanın içini. Önce soyutluyor kendisini sevgi sözcüklerinden, sonra görüşmeler azalmaya başlıyor ve farkına bile varamadan daha iletişim kopuyor bir anda, bir soğukluk giriyor araya ve nitekim o hayaller kurduğu aşkı kendi elleriyle katlediyor hunharca...
Çok geçmeden yeni bir ironiye daha imza atıyor böylece... "Ben aslında onu çok sevmişim", "Ben ona aşıkmışım","Keşke kıymetini bilseydim" ve "Şimdi herkes sana benziyor"lar eşliğinde, bin pişmanlık yaşıyor iliklerinde, hücrelerinde...
Ne de çabuk unutuyor; "Varlığın da bir, yokluğun da" hallerini, ne çabuk unutuyor; değersiz hissettirdiği tavırlarını, "Canım isterse" modlarını...
Oysa zor değildi; kıymet vermek, kıymet bilmek. Zor değildi; iki ayrı birey olup, özgürlük sevdasına düşmek yerine, bir olmak, birlik olmak ve aynı kaderde yoğrulmak gelecekte. Zor değildi mesela; aşkla bakmak ve aşkın huzuruyla bir ömür yaşamak neticesinde...
Dedim ya insanoğlu tuhaf işte. Zoru kolay, kolayı zor kılarlar ve oturup hayıflanırlar; keşkelerin esiri, aşksızlığa mahkum, çaresiz ruhlarıyla. Çaresiz diyorum zira giden gitmiştir bir defa; kıymetini bilmeyenden, kıymetini bilmesi umut edilen kişiye...
Unutmamak lazım hayat kaybedene zordur en çok. Kaybedilen her zaman daha hızlı adapte olur umut-var hayallere...
Zira farkına varmamıştır kıymet bilmeyen; kendini uzaklaşıyor zannederken, karşısındakini uzaklaştırmıştır içten içe bilmeden...
Belki de "Ben istediğim sürece benim, daha iyisi çıkarsa nasılsa s..tir ederim" psikolojisinin bir tezahürüdür bu tutum. Bilemem...
Kim bilir belki de o insanı sevmek için yeterince sebebi yoktu. Bir anlık etkileşimi sevgiyle karıştırdı. Ana kapıldı, bir anda açıldı ve adını aşk olarak tanımladı. Sonra alıştı fakat alıştığının da farkına varamadı, seçimini yaptı, ilişkisini noktaladı ve ruhunu ayrılığın kahreden pişmanlığı kapladı. Ne de olsa insanın alıştığını kaybetmesi de can yakardı...
Demem o ki kendi ellerinizle alt üst ediyorsunuz hayatlarınızı. Seçimlerinizi kendiniz yapıyor, kaderinizi kendiniz tayin ediyorsunuz. Zira Yaratan akıl vermiş ve bir çoğunuz özgürce yaşıyorsunuz...
Sözün özü; anlık heveslerin ve isteklerin ısrarcısı olmak yerine, kalıcı mutlulukların kıymetini bilir, özenli davranırsanız; kendi adınıza insanca ve aşkla yaşamayı başarırsınız.
Onda, bunda yada şunda... Ama bir gün mutlaka...

"Selçuk MUTLU"-10.07.2015

22 Nisan 2015 Çarşamba

Cevap veriyorum; aslında her şey senin elinde, kahretme boşuna adına kader denilene... 
Sırf kaderini seçebilesin diye, akıl yerleştirildi beyninin merkezine...
"SM"-22.04.2015

15 Nisan 2015 Çarşamba

Gerçek aşka şiir yazılmaz... Öyleya kelimelerin gücü yetmez, böyle bir aşkı tasvir etmeye...
"S.M"-15.04.2015

8 Nisan 2015 Çarşamba

Kolay değil umduğu dağı affetmesi gönlümün...
Karanlık günler kavuşmuyor aydınlığa, bitse dahi küslüğüm...
"S.M"-08.04.2015

3 Nisan 2015 Cuma

Tek isteğim biraz sıradan olabilmek aslında... Zira farklı olmak; bir başına kalmak demek bu dünyada...
"S.M"-12.03.2015
Herkes sahip olduğunu koyuyordu masaya. Biri yüreğini koymuştu masanın ortasına. Diğeri korkulardan bir hançer saplamıştı o yüreğin ortasına... "S.M"-03.04.2015

18 Mart 2015 Çarşamba

Bana göre aşk hala çok kıymetli, hala çok yüce... Aşktan bahsedenler beş para etmiyor sadece!
"S.M"-18.03.2015

17 Mart 2015 Salı

Mutlu değilim çünkü kendime yasakladım, mutluluğu sadece soyadımda sakladım...
"Selçuk Mutlu"- 17.03.2015
Gölgesi olmak değilse niyeti bir başkasının, kurduğu her cümle kendini yansıtmalı insanın...
"S.M"-17.03.2015

12 Mart 2015 Perşembe

Ne kadar güvenirsen güven yanılmaz hislerine; yine de takılıyor işte yüreğin düşük ihtimallerin peşine...
"S.M"-12.03.2015

11 Mart 2015 Çarşamba

Nasıl diyebilirsin ki yanlış yoldasın diye birine? 
Senin yanlışların, onun doğrularıdır belki de...
"S.M"-11.03.2015

10 Mart 2015 Salı

Zaman zaman eskilerden bahsederim, eskide kalan güzel şeylere değinirim yazılarımda...
Yaşımın ötesinde konuştuğumu düşünebilir, büyük şehirlerin büyük insanları ama bilemezler; Yozgat'ı, Sivas'ı, Çankırı'yı yada Tokat'ı sonuçta...
Sizler büyük şehirlerde hızla gelişen teknoloji ile çağ atlarken, bizler 15 yıl geriden takip ediyorduk yaşam standartlarınızı mesela...
Mesela sizler renkli televizyonlarla tanıştığınızda, bizler hala radyo dinliyorduk gaz lambasının ışığında, köylerde, kasabalarda...
Doğrudur yinede yaşım küçüktü biyolojik anlamda. Belki üç, belki beş yaşlarındaydım henüz daha...
Nihayetinde sonuç ortada; o imgeler var ya o imgeler, inanın dün gibi hatırımın baş köşesinde hala...
"S.M"10.03.2015
Buz mavisiydi düşlerin senin, bense güneş sarısı hayallerin peşinde 
Kim bilir, bir olsaydık belkide yeşillenebilirdik bir sevda ikliminde 
Lakin sen; yanmaktan, ben; donmaktan korkmuştuk, günün birinde 
Ayırdık yollarımızı. Ve yeşile yer vermedik kaderin bizli tuvalinde 
"S.M"-10.03.2015

9 Mart 2015 Pazartesi

Asla yapmam dediğimiz her şeyi yaptık hemen hemen. Yine de vazgeçemedik asla yapmam demekten...
"S.M"-09.03.2015
Eskiden farklıydı bazı şeyler...
Mesela küçük şeyler, büyük mutluluklar yaratırdı yüreklerde.
Ve her ne kadar aksini düşünseniz de insan daha değerliydi eskilerde.. Samimiydi mesela, sıcaktı davranışlar...
Komşuluklar başkaydı, arkadaşlıklar başka, ilişkiler bambaşka...
Hoş görü vardı, iyi niyet vardı ve günü birlik değildi sevdalar...
Sahi sevdalarda farklıydı o zamanlar. Kolay da değildi üstelik. Aylarca mektuplaşılırdı öncesinde. Sonra yan yana gelinirdi ama öyle sarmaş dolaş, el ele, diz dize değil. Arada mutlaka bir insan kadar mesafe olurdu... Tuhaf gelecek size ama daha samimi ve daha gerçekti göz göze gelindiğinde hissedilen sevgi. Ki öyle üç beş günlük bir şey de değildi, yıllarca sürüp giderdi... Bir çokları evlendi mesela, boyları kadar çocukları var. Üstelik mutlular da...
O zamanlarda kurulan arkadaşlıklar hala devam ediyor mesela...
Bir araya gelinir zaman zaman, eski günler yad edilir, bu günlerden bahsedilir. Öyle menfaatsiz, çıkarsızca...
Şimdi bakıyorum da yeni nesle; her şey menfi, bencilce, değişken ve sahte samimiyetlerin gölgesinde gerçekleşmekte...
Eskiden farklıyı bazı şeyler. Keşke hiç eskimeseydiler...
"S.M"-08.03.2015

6 Mart 2015 Cuma

Takvimler 6 martı gösteriyordu, günlerden cumaydı, sabah ezanına karışmıştı bir bebeğin ağlaması ve ben gelmiştim nihayetinde dünyaya... Şimdi anlıyorum ağlamama neden olan o tokatın hikmetini. Mesaj açıktı "Hayat bu! Beklemediğin anda beklemediğinden yiyeceksin tokatı."
İyiki doğdum mu bilemem ama iyiki yemişim diyebilirim o ilk tokatı...
"S.M"-06.03.2015

2 Mart 2015 Pazartesi

Sessizliğin duyulsa da kilometrelerce uzaktan,
Kimsenin haberi olmaz gözünden akan yaştan...
"S.M"-02.03.2015

28 Şubat 2015 Cumartesi

Ne kudretli şeydir sessizlik, kendini tanıyanlara...
Kendinden kaçan da ona sığınır, kendini arayan da..."S.M"-28.02.2015

26 Şubat 2015 Perşembe

Neden zaman zaman ruhumuzu bir bunalmışlık hali sarmalar? Çok düşündüğümüz için mi bir şeyleri? Ya da çok önemsediğimiz için...
Yoksa bu durum, kırılan hayallerin ve tükenen umutların bir belirtisi midir sadece?
Sahi ne kadar inkar etsek de kuruyoruz değil mi adına hayal denilen şeyleri, olmayacak bir zamanda, olunmaz biçimlerde?
Neden yanlış şehirlerde arıyoruz masal diyarların kapısını? Neden her masalda bir Prens, bir Prenses olur, finalde kavuşulur ve her masalın sonu muhakkak mutlu olur zannediyoruz içten içe..
Ruhumuz mu çok aç sevgiye? Yoksa sadece inanmak istemenin bir tezahürü müdür bu?
Peki ya korkulan olur ve umutlar gerçekten tükenirse ne olur? Bırakırsak mesela artık hayal kurmayı? Barındırmazsak yüreğimizde, sevdaya dair kıpırtıları?.. Daha mı yaşanılası olur dünya? Yoksa kaybeder miyiz bu defa bizi biz yapan her şeyi?
Kabullenmek lazımdır belkide bu durumu. Belkide korudukça kalıcı oluruz yüreklerde, bizi biz yapan duygulu ruhumuzu...
"S.M"-26.02.2015
Yaptığımız ya da yapmadığımız her şey bir seçimdir; kaderimizi değiştiren, keşkelerimizi biriktiren... "S.M"-26.02.2015

23 Şubat 2015 Pazartesi

Ağlamak bazen erkeğe de yakışır. Kimse görmediği sürece... "S.M"-23.02.2015
Yine o duygu sarmalıyor her yanımı... Sanki gökyüzünde bir yerdeyim ve seyre daldım, ruhumun gölgesinde akıp giden insanları. Her kafadan bir ses adeta... Birinin derdi diğerinden bambaşka.
Hani desem ki her şey çok anlamlı... Ama hayır! Her şey yitirmiş galiba anlamını.
Günübirlik hevesler, idealsiz yaşamlar ve samimiyetten uzaklaşmış insanlar, yalanlarla süslemişler küçük dünyalarını ve afili cümlelerin ardına saklamışlar sıradanlaşmış yaşantılarını...
Oysa ne kadar kolaydı bir amacın ardında koşmak mesela, mesela dürüst olmak, samimi bağlar kurmak insanlarla. Değer vermek mesela; insanlığa ve cümle yaratılmış mahlukata...
Sahi bu kadar zor mu gerçekten başarmak yaşamayı insanca...
"S.M"-23.02.2015
Kimine bir bakışın yeter, anlatmak için her şeyi. Kimine saatlerce konuşsan izah edemezsin bir şeyi... "S.M"-23.02.2015
Sen onu kalbine davet edersin, o ise topuklu ayakkabılarını çıkarma zahmetinde bile bulunmaz! "S.M"-23.02.2015
Ey gece... Bıraktım karanlığına hislerimi, susuyorum öylece... 
Ey gece... Evet sana söylüyorum susarak hislerimi. 
 Zira bir tek sen anlıyorsun sessizliğin dilini... "S.M"-23.02.2015

18 Şubat 2015 Çarşamba

İNSAN

Karıştırmasın kimse erkek ya da dişisini
Asıl mevzu insan olmak! boşverin gerisini
Ne yapalım? insan gibi yaşıyorsa birisini
Erkekmiş bu diyerek yüzelim mi derisini?

Fark eder mi? Taşıyorsa Özge yada Nuh ismini
İnsan deyip seveyim mi? Sorayım mı ki cinsini?
Erkek değil! insan olmanın bilseydi önemini
Kıyamazdı şerefsizler, katletmezdi hiç birini

Mevzu insan olamamak! karıştırma ötesini
Ayırmakla olmaz kadın ya da erkek kişisini
Kimse belirleyemez yahu! insan olmanın cinsini
İnsan olmak başka bir şey! siz düşünün gerisini...

                            "Selçuk MUTLU"-18.02.20015

15 Şubat 2015 Pazar

Özgecan ASLAN





















Cennet serilmişken onun ayaklarının altına
Üstelik emanetken o, yüce Allah'tan zatına
Seni de bir kadın getirmişken bu dünyaya
Nasıl kıydın be şerefsiz! Özgecan Aslan'a

Anası kıyamazken kirpiğinin bir ucuna
Babası kahrolurken, taş takılsa ayağına
Sen bile bir ananın yavrusuyken ulan daha!
Nasıl kıydın be şerefsiz! 20sindeki yavruya

Hadi sen tam şerefsizsin! bizler onu anladık ta
Baban nasıl bir itti ki yardım etti can yakmana
Ulan kansız köpekler! el bile kalkmaz kadına!
Nasıl kıydınız nasıl! gencecik masum bir kıza!


Hakim Bey iyi dinle; bu sözlerim de zatına
Eğer ki kararında hükmedersen bir kaç yıla
Anan, karın, kızın gelsin, karar verdiğin aklına
Mahşer günü soysuzlarla yalvarasın Özgecan'a!

Özgecan kız huzurla yat o sonsuzluk diyarında

Anne olamadın ama cennet serildi bak ayağına
Vahşet günü düşünüp te yalnız hissetme orada
Hesabını soracağız! Türk toplumu var arkanda...

                             "Selçuk MUTLU"-15.02.2015

13 Şubat 2015 Cuma

No location in my life for Valentine's Day... All times must be the special for lovers...
"S.M"-14.02.2013

10 Şubat 2015 Salı

Adına sevda dedikleri bu kadar basit mi gerçekten? Yani öylesine birini, öylesine seçebilir misin istemeden? Kazara sevilebilir mi mesela? Yada sevmeden sevgilim denilebilir mi bir insana? Aşkı aradığını söyleyip ana kapılmak mıdır doğru olan? Yoksa aşkla yaşamak, aşkla bakabilmek midir aşkı doğuran?
Aslolan anlamlı olması değildir sevdanın belkide... Bir insanın anlam bulabilmesidir başka bir bedende...
"S.M"-10.02.2015

27 Ocak 2015 Salı

Ne kelimeler diziliyor sayfama, eskisi gibi afili bir şekilde.
Ne de sayfalar yetiyor artık, yüreğimdekini dile getirmeye...
Demem o ki;
Gönül sayfam bana küsmüş, kalemim de sayfama.
Susmak şayet çözüm ise, ramak kaldı susmama...
"S.M"-27.01.2015

23 Ocak 2015 Cuma

Bu gün varım ama belki yarın yokum yada kim bilir belki yarın da olurum ama bir bakarsın varlığımda kaybolurum... Hayallerim var oysa gerçekleştirmek üzere kurduğum. Zira bir zamanlar ütopyaydı yaşamakta olduğum...
"S.M"-30.10.2014
İlerleyen teknoloji elbette güzel ama kalitesizleşen insanları hesaba katmayınca... Mesela yeni nesil tam bir felaket şimdilerde... Modern pezevenkler, çağdaş fahişeler kol geziyor her yerde... Eee teknoloji gelişti kolaylaştı sevdalık, ne ahlak, edep kaldı ne de zerre insanlık...
"S.M"-28.10.2014
Şiir oldum sevdalara yürüdüm,
Beyaz atı benim sanıp binince.
Umudumun defterini dürüdüm,
Beyaz attan tepe taklak inince...
"S.M" - 21.10.2014
Çünkü kusursuz gözlerle yaratılmıştır insanoğlu...
Ve eğer görmekse muradı aşkın yüce zuhurunu;
Ya gözlerini açmalıdır yada büsbütün ağma nefsinin arzusunu... 
"S.M"-11.10.2014
Sonra gün gelir... Verdiğin değeri yok edersin, görmediğin değer yüzünden... "S.M"-08.10.2014
Ne fırtına arkadaş! Resmen bina titriyor, yağmur deli yağıyor, su sızıyor duvardan... Şimdi fark ettim oysa; bina bana benziyor, sense yağmur misali giriyorsun bağrımdan... 
"S.M"-28.09.2014
Yazmak bile gelmiyorsa artık içimden, vazgeçtiğimin resmidir insan suretinden... "S.M"-22.09.2014
Ben; her kişi niyetine değil, er kişi niyetine sevene hatun derim... Yürek bu, belki sevdasına karşılık veremem ama saygıyla anarım bir ömür mesela... 
"S.M"- 21.09.2014
Hayatım hiçte karmaşık değildir benim. Ne türeve ne de integrale benzerim. Kimisini eklerim, kimisini çıkarır, kimisine çarpılırım, kimisiyle de bölünür yüreğim. Dedim ya ne türevim ne de integralim. Ben yalnızca dört basit işlemden ibaretim... 
"S.M"-18.09.2014
Uğruna yaşanacak bir şeyi kalmayanın, uğrunda öleceği çok şeyi olur... "S.M"-17.09.2014
Bazen içimde bir boşluk oluşur. Mesela kuşlar bile anlamsız uçuşur... 
"S.M"-14.09.2014
Yaşadığımız kader seçtiklerimizin nihai tecellisi olsa da, Bize keşke dedirten asıl şey seçmediklerimizdir aslında... 
"S.M"- 13.09.2014
An dediğin her an, anlamsızlaşıyor sanki an be an... 
"S.M"-12.09.2014
Kimileri de sadece göründüğü kadardır; ucuz, basit ve sıradan... 
Ruhları mı? Ruhları da bedenleri kadardır; kucaktan kucağa koştuklarından... 
"S.M"-10.09.2014
Adem ile Havva'dan gelmiş olsak dahi hepimiz, abartmamak lazım neticede öz kardeş değiliz... Siz siz olun mesela kimseyi kardeş bilip burnunuzu sokmayın özeline. Zira özelini kurcalar, yanlışını söylerseniz bir kişiye; Ne dostluk kalır ne kardeşlik geriye, haddinizi bildirirler oturturlar sizi de baş köşeye... Vefa mı? Vefa zaten ne zaman semt olmaktan gidebilmişti ki öteye?.. 
"S.M"-06.09.2014
Sonuçta herkesin yüreği kadardı hayatı... Galiba bu yüzden bazıları çok yaşayamadı... 
"S.M"-27.08.2014
Çok şey bekliyorum insanlıktan galiba... Dürüstlük mesela... Dürüstlük zor geliyor insanlığa... 
"S.M"-21.08.2014
Keskin olur camdan, kırılınca hayallerim... 
"S.M"-21.08.2014
Herkes ektiğini biçer, ettiğini çeker... Yukarıda Allah var o bize yeter! 
"S.M"-20.08.2014
Bize felsefe değil, psikoloji değil, sosyoloji değil, edebiyat değil sevmeyi öğretmeliydiler. Zira en çok bu konuda cahiliz!
"S.M"-20.08.2014
Sen beni asarken gönlünün dar ağacında, Ben susarım ölüm gibi, bir aşık mezarında... "S.M"-11.08.2014
Of dediğimde yıkılsa dahi dağlar; ne fark eder, yüreğimde koca bir tufan var... "S.M"-11.08.2014
Aşk; kimine cenneti yaşatır sonsuzluk diyarında, kimini de yakar bir gün cehennemin narında... Yüreğinle yaşıyorsan aşkı mesela; tükenmez huzur vardır hem bugün, hem yarında. Şehvetin ile besliyorsan aşk dediğini ama; gençlik bu aldanma, solar zamanla ve gün gelir yalnızlığı yaşarsın kirlettiğin ihtiyar ruhla... 
"S.M"-08.08.2014
Seviyorum demek değildir sevmek. Yada kıymetlisin demekle bir değildir kıymet vermek. Söylemekle olmaz bazı şeyler. Samimi olanlar; sevgiyi, kıymeti tavrıyla, kararıyla, yaptığıyla, yapmadığıyla ama en önemlisi gözleriyle gösterenler. Gerisi mi? Onların ömrünün değişmezidir keşkeler... 
"S.M"-07.08.2014
Sussam duyabilir misin mesela beni?.. 
"S.M"-02.08.2014
Çok kolay kurmazsın belki ama çok kolay kırarlar adına hayal dediğini... "S.M"-31.07.2014
İstemdeğin şeyleri yapmıyor olman, istediğin herşeyi yapabileceğin anlamına gelmez... "S.M"-31.07.2014
Cevabı olmayan soruların, yarını bilinmez durumlarıyız sadece... 
"S.M"-31.07.2014
Her yeşilde mavi var da, bir mavide yeşil asla... Her doğruda kusur olsa, bir kusurda doğru; asla... 
"S.M"-28.07.2014
Ne günlerdi o günler, sabah erken kalkardık.
Bayram diye hepimiz cebimizi açardık.
Şimdi bizler büyüdük, eşşekler kadar olduk.
Bayramlık azımızı açtık öyle durulduk...
"S.M"-28.07.2014
Derdi verende derman aramak ve sabırla beklemekti öylece; dualara sığınmak, hayırlısı diyebilmek sadece... 
"S.M"-27.07.2014
İnsanlı rüyalar gibi mavi, rüyalı insanlar gibi yeşildi bu sevda... Gerçek mi? O hep gri tadında...
"S.M"-26.07.2014
Mutlu olmak için milyonlarca sebep varken, mutsuz olmak için bir sebep bulabiliyoruz. Üstelik farkındayız aptallık ediyoruz.
"S.M"-25.07.2014
Bazen ne yaptığın yada ne söylediğin değildir mesele.
Mesele ne kadar samimi olduğundur sadece...
"S.M"23.07.2014
Nasıl bir insan olduğun yada nasıl bir insan olarak görüldüğün; ne yaptığınla değil, neyi nasıl yaptığınla ilişiktir... 
"S.M"-21.07.2014
Bazı şeyler insanın mayasıyla alakalıdır. Bozuk mayadan ekmek olmaz, denersin belki ama onu da miden almaz...
"S.M"-17.07.2014
Bizi biz yapan, kişiliğimizi oluşturan her şeyin temelinde biraz hüzün saklıdır... "S.M"-13.07.2014
Aşk acı çekmek değildir... Yalanlar söyip, oyunlar oynayıp, ihanet edip, kıymet bilmeyip, mavi boncuk modunda dolaşıp, belden aşağı yaşayıp; Aşk'a birşey diyemezsin... Iki günde geçmiş ise hevesin; Aşk bu değil! "Aşk acıtır" diyemezsin...
"S.M"-13.07.2014
Sevmek diye bir şey vardı eski zamanlarda... Her derde deva idi, aşamayacağı engel yoktu mesela.. Her yürekte bulunurdu az da olsa... Peki şimdi nerede o sevmek? Her şeye rağmen sevmek... Dünyaya inat mesela... 
"S.M"-12.07.2014
Madem ki ey nefsim, bir gün daha yaşadık;
Anla ki ölüme, bir gün kadar yaklaştık... 
"S.M"-09.07.2014
Her şey kirletildi yada kirletiliyor bir yerlerde. Temiz olmak, temiz kalmak fantezi şimdilerde... "S.M"-08.07.2014
Çok ilgi görüyor, çok talep ediliyorsan dikkat etmen gerekir kendine... 
Şayet ilgilenilen şey aklın yada kalbin değilse, ucuzlaşmışsın demektir insanların gözünde... "S.M"-07.07.2014
Her şerde bir hayır, her hayırda da bir şer... Insan denilen beşer, aklı varsa şükreder... 
"S.M"-07.07.2014
Hayatta hiç bir şey planladığın gibi gitmiyorsa şaşırma. Zira tüm planların üstünde bir plan var, adına kader dediğin ve unuttuğun bir inşallah var, planlarken aklına getirmediğin...
"S.M"-06.07.2014
Madem ki biliyorsun öleceğini,
Rab'binin huzuruna geleceğini..
Peki neden pes ettin, boş vermiş gidiyorsun!
Zira henüz ölmedin ve günahkar yaşıyorsun!
"S.M"06.07.2014
Ey yar!
Bir adım atsam sana seninle olacağım.
Bir adım belki ama sonsuza uçağım.
Bir adımdan önce idi kırılmıştı bir kanadım
Bir adımdan sonra belki kalmayacak bir ad'ım...
"S.M"-05.07.2014
Mühürlenmiş ise bir kalp değemezsin hiç ona
Taştan serttir, buzdan soğuk, acımazlar inan sana
Sevsen neye fayda sanki, kıymet vermez onlar buna
Sevgisiz kalpleriyle çok rahatlar bir baksana...
"S.M"-05.07.2014
Ey üç günden ibaret olan dünya... Dur artık dönme bence salak salak! Tersine dönüyorsun zaten, değerler olmuş tepetaklak... "S.M"-04.07.2014
Sevme! İnanma! Güvenme boşa... Edep, Haya, Namus falan şimdi yalnız masallarda... "S.M"-04.07.2014
Ey gönül! seni Allah koruyor. Kıymetini bil ve şükret ki;
Atlattığın her badire, yaklaştırsın seni Rab'bine... "S.M"-29.06.2014
Geçmişin günahından pişmanlık yoksa, gelecek bütün aşklar kirlidir çocuk... "S.M"-25.06.2014
Hak etmeyene verdiğin değer; hak edenden çalmaktır, kul hakkına girer... "S.M"-17.06.2014
Hayat güzel aslında. Çirkin olan insanlar! Ya Can YÜCEL dinleyip "Bağlanmayacaksın" yada bazı mahlukatları sallamayacaksın. "S.M"-17.06.2014
Allah severse bir kulunu. Yüreğiyle sınarmış onu. Bir tutam acıtsa da olup biten, temizlenirmiş yürek geç olmadan pislikten."S.M"-16.06.2014

9 Ocak 2014 Perşembe

Haklı çıkmak her zaman iyi değildir. Bazen baş ağrıtır, bazen mide bulandırır... "S.M" - 09.01.2014

6 Ocak 2014 Pazartesi

Bulunduğunuz ortamın rezilliğini fark edip terkedebilirsiniz fakat o ortamla bağlarınızı koparmadıysanız, terk edişiniz yalnızca gösteriş olarak kalır. Ve o rezilliğin içine geri dönerseniz şayet, mayanız onu götürüyor demektir...
Engel olunamadığınız şey; ne karakteriniz, ne huyunuz, ne de nefsinizdir. Engel olunamadığınız şey; yalnızca ruhunuzdur. Demem o ki bazı şeyler, ruhunuza işlemiştir... Kırk tövbe etseniz, af dileseniz ve hatta pişmanlıktan geberseniz dahi, aynı boku tekrar-tekrar yersiniz... Dedim ya ruhunuza işlemiştir bazı şeyler. Kime ne olduğunu umursamaz, aldığınız keyfe bakarsınız sadece...
"S.M" - 06.01.2014
Ayrılığın en güzel tarafı; aşkla inkar ettiğiniz gerçeklerin, inkar edilemez kanıtlar sunmasıdır...
Zira ayrılana dek herşey şüpheye dayalı bir varsımken, ayrıldıktan sonra tüm varsayımların gerçekleştiğini görürsünüz. Ne diyebilirim ki; Allah tüm aşıkları, mayası bozuk maşuklardan ayırsın... Canınız acıyabilir ama inanın böylesi daha hayırlıdır...
"S.M" - 06.01.2014

27 Aralık 2013 Cuma

Eskiden karakalemle mavi yazardım sayfalara…
Şimdilerde kalem mavi ama içim kapkara…
"S.M" - 27.12.2013

26 Aralık 2013 Perşembe

Hayatımın anlamını yitirmiş gibiyim şu sıra.
Biliyorum geçecek bu günler de zamanla...
Zaten en çok ta bu dokunuyor ya kanıma.
'Di'li geçmiş zamanın, yeri yoktu bu aşkta...
"S.M" - 26.12.2013
Dert odur ki; bozar bütün dengeni.
İhaneti dondurur, gidişi yakar seni…
"S.M" - 25.12.2013
Ağlamıyorum!Gözüme yokluğun kaçtı sadece…"S.M" - 25.12.2013
Gözümden akan yaşa, değil ki onca sitem.
Her damlada sevdam var, anlamaz yitip giden.
"S.M" - 24.12.2013
Uzun uzun yazmasam, sade bir şey söylesem…
Mesela gitme desem, sen de bana ses versen…
Askı sözde bırakmasan, tavrında da bir görsem…
Pişmanlığa koşmasan da mutluluğa yürüsen...
"S.M" - 24.12.2013

24 Aralık 2013 Salı

Üç nokta koyarsın, derin derin susarsın…
Her nokta bir ömrü, göz önüne koyarsın.
Ilk noktada erirsin, ortancada donarsın,
Son noktada kırılır, en derinden kanarsın.
Hülâsa üç noktada; kış ayında yanarsın…
"S.M" - 23.12.2013

23 Aralık 2013 Pazartesi

"Her canlı ölümü tadacaktır" dedin Rab'bim.
Tadım yok, tuzum eksik, dünyada biçareyim.
Ya kalbimden at bu aşkı, ya yanına geleyim.
İsyan değil sümme haşa, vuslatındır tek dileğim...
"S.M" - 23.12.2013

20 Aralık 2013 Cuma

Bazen de insanları yanlış tanırız…
Güzellikler atfeder, aşkla bakarız…
Gün gelir, bir söz ile saygı kaybolur.
Etiketler düşerken, masal son bulur!
Düşündükçe şaşırır, afallar, bozuluruz…
Allah büyük diyerek yollara koyuluruz…
"S.M" - 19.12.2013

18 Aralık 2013 Çarşamba

Kader, kaçınılmaz sondur...
Hangi yoldan gideceğin; aklının ve kalbinin tasarrufundadır...
"S.M" - 18.12.2013

17 Aralık 2013 Salı

O kadar ihtiyacım var ki sana...
Bilsen; rüyalarımdan kaçar, yanıma gelirdin...
"S.M" - 17.12.2013

16 Aralık 2013 Pazartesi

Başka bir şehrin kalbinde yaşayabilirsin...
Ama başka bir kalbin şehrinde yaşamana dayanamam...
"S.M" - 16.12.2013

15 Aralık 2013 Pazar

Nefes almak yetmez sevgilim…
O kadarına yaşamak diyemezsin…
Seni yaşatan; benim sevgilim…
Ben ölmedim, sen de ölemezsin…
"S.M" - 15.12.2013
Varsın birbirine değmeden yağsın kar taneleri…
Değişmez ki yeryüzünde birleşecekleri gerçeği…
"S.M" - 15.12.2013
Adamlık gidiyorum diyene yol vermek değilmiş…
Gidiyorum dediğinde, derdini sorabilmekmiş…
Zira her gidiş sevgisizlikten gerçekleşmezmiş…
Mutlu edememe korkusuyla da gidilebilirmiş…
"S.M" - 15.12.2013
Gidişin sevdiğinden miydi şimdi?
Yarım mı zannediyorsun kendini?
Bırakır mıyım ki böyle söyledin diye seni?
Yokluğun beni yarım bırakmayacak sanki!
"S.M" - 15.12.2013
Hani bitti gitti derler ya…
Öyle değil!Gitti, bittim..."S.M" - 15.12.2013
Türlü sebeplerden susulabilir sevgiliye…
Eğer suskunsam şimdi gidişine;
Yaralı yüreğimin sitemli sözleriyle,
Sevdiceğimin canı acımasın diye…
Sessizce uğurluyorum onu bu gece;
Mutlu olsun dilerim, ikimizin yerine de…
"S.M" - 15.12.2013
Sevmek bazen gitmeyi gerektirirdi, gittim…
Aşık adama dönmek yakışırdı, döndüm…
Sevdiğim ölümü yakıştırdı, öldüm…
Ölümün dönüşü yokmuş, onu da gördüm…
"S.M" - 14.12.2013

14 Aralık 2013 Cumartesi

Uyandırma artık beni, ben büyüdüm anne…
Beni uyandıran kabuslarım var şimdilerde…
"S.M" - 14.12.2013
Git dedi kadın…
Ve gitti adam…
Adam aşıktı kadına…
Kadın öl deseydi mesela,
Adam oracıkta ölecekti anında…
"S.M" - 14.12.2013
Hani demiştim ya hasretin rengi maviymiş diye…
Mavinin bir adı da; ölümmüş meğerse…
Mavi gitti, gece oldu…
Gece bitti, ecel oldu… 
"S.M" - 14.12.013
Hadi sevgililer, sarılın birbirinize sımsıkı, doyasıya…
Zira ayrılık girince araya, imkan olmuyor yan yana durmaya…
Hadi sevgililer, sarılın çok geç olmadan…
Sarılın herşey son bulmadan…
Ve mutlu olun, biz mutsuzların hatrına…
Doyasıya…
"S.M" - 13.12.2013
Bazen unutuluyor insan olduğumuz… Robot zannediliyoruz. Uzaktan kumandalı, ucuz bir oyuncak!
Nerede o günler, keşke öyle olsak…
Düşünsene; düğmen olacak, acın son bulacak… "S.M" - 13.12.2013
Bir insanın; beli tutululabilir, başı ağrıyabilir, kalbi acıyabilir, astımı olmasa da nefes almakta zorlanabilir, gözleri kızarabilir ağlamaktan mesela, anlarım… ama hepsini aynı anda yaşamak nedir ya… Anlayamıyorum… "S.M" - 12.12.2013
Ellerimi açıp yalvarsam Allah’a; duyar mı ki beni? Alır mı ki yanına? Demiştim… Galiba bu yüzden ruhumu kaybettim, cesede döndüm… "S.M" - 12.12.2013

12 Aralık 2013 Perşembe

Kimileri ayrılıklara yazar canı acıyarak,
Kimileri yazmak için ayrılır, canı sıkılarak…
Doğru olan hangisi diye sorsalar bana;
Ne yazmak derim ne de ayrılmak.
Doğru olan bu defa derinden susmak…
Sormuştuk mesela bir gün, Haydar Ergülen’e;
İyi şiir nasıl olmalıdır diye…
“Şiir yalnızca yazarak olmaz. Bazen susarsınız; o da şiire sayılır”
cevabını vermişti bizlere…

Haklıymış değil mi neticede? Kelimeler bitti, şiir bitmedi yine de…

"S.M" - 12.12.2013
Bazen olup biten hiçbir şeye anlam veremiyorum...
Hani kendimi tanımasam; aptal olduğumu düşüneceğim...
"S.M" - 12.12.2013
Yaradandan ötürü yaradılanı sevmekti bize öğretilen…
Dinledik…
Sevdik…
Keşke fazla abartmamamız gerektiğini de öğretselerdi…
Dinlerdik…
Üzülmezdik…
"S.M" - 12.12.2013