Seviyorum seni yar, kıskanıyor bak diyar
Seviyorum işte yar, kalp seninle bahtiyar...
"Selçuk Mutlu"-12.08.2015
13 Ağustos 2015 Perşembe
5 Ağustos 2015 Çarşamba
4 Ağustos 2015 Salı
Belki de sevmek değildi sorun, sevdiğini çok fazla dile getirmekti sadece. Zira baktığında hikayeler hep benzer, hep aynı minvaldeler...
Mesela; seni seviyorum diyenler en çok kaybedenler ve sevildiğini sıkça duyanlardır genelde soğuk ve sığ olanlar. Belki şımarmanın, belki öz güven yükselmesinin sonucudur bu yada belkide çok sık duyulduğunda sevgi sözcükleri bir anlam ifade etmiyordur artık insana...
Sevmemek lazım kimseyi demiyorum elbette. Sevmek de sevilmek kadar özeldir bence kıymeti bilinse de bilinmese de. Lakin çok fazla dile getirmemek gerekir sevgiyi, çok fazla dışa vurmamak gerekir içinden geçenleri. Her davranışın, her cümlen aşka dair olmamalı, sevda kokmamalıdır buram buram. Zira düşünürken ne kadar çekici, ne kadar özel gelse de insana pratikte hiç bir değeri yoktur sevgilinin nazarında...
Sevmemek lazım kimseyi demiyorum elbette. Sevmek de sevilmek kadar özeldir bence kıymeti bilinse de bilinmese de. Lakin çok fazla dile getirmemek gerekir sevgiyi, çok fazla dışa vurmamak gerekir içinden geçenleri. Her davranışın, her cümlen aşka dair olmamalı, sevda kokmamalıdır buram buram. Zira düşünürken ne kadar çekici, ne kadar özel gelse de insana pratikte hiç bir değeri yoktur sevgilinin nazarında...
Bak etrafına mesela; sevgiyle aşkla alakasız davrananlardır uğruna ölünenler, her saniye özlenenler, vazgeçilmez bir aşkla, tutkuyla sevilenler. Ne kadar sığ olursan sevgiliye o kadar derinde ve özel olursun nazarında. Tabiri caizse peşinden koşulur adeta ve senden değerli hiçbir şey yoktur onun hayatına...
Dedim ya mesele sevmek değildir aslında, sevdiğini çok fazla dışa vurmaktır yalnızca...
"Selçuk Mutlu"-04.08.2015
"Selçuk Mutlu"-04.08.2015
3 Ağustos 2015 Pazartesi
27 Temmuz 2015 Pazartesi
Sevginin Ederi
Hayat bu, yaktıysan seven birini
Yaratan seni de elbet kül eder
Onlarcası yaşamak isterken seni
Yaşamayı seçtiğin, canından eder.
Sakın deme; hiç kimse üzemez beni
Tokatı can yakar, zalimdir kader
Baş tacı etse de her kişi seni
Tutunduğun bir dal, yerle bir eder.
İnsanın fıtratı, mayası belli
Bu farklı dediğin, ağzına eder
Olsan da hayallerin eşsiz prensi
Üç kuruşluk heves için seni terk eder
Kandırlmam diyip de büyütme kibrini
Biri bin bir yalan ile oyuncak eder
Hislerin yanıltmıyor olsa da seni
Şeytan'ı yüreğin Melek zanneder...
"Selçuk Mutlu"-27.07.2015
Yaratan seni de elbet kül eder
Onlarcası yaşamak isterken seni
Yaşamayı seçtiğin, canından eder.
Sakın deme; hiç kimse üzemez beni
Tokatı can yakar, zalimdir kader
Baş tacı etse de her kişi seni
Tutunduğun bir dal, yerle bir eder.
İnsanın fıtratı, mayası belli
Bu farklı dediğin, ağzına eder
Olsan da hayallerin eşsiz prensi
Üç kuruşluk heves için seni terk eder
Kandırlmam diyip de büyütme kibrini
Biri bin bir yalan ile oyuncak eder
Hislerin yanıltmıyor olsa da seni
Şeytan'ı yüreğin Melek zanneder...
"Selçuk Mutlu"-27.07.2015
21 Temmuz 2015 Salı
Aşkın Şehri İzmir
Ah İzmir! Söyle güzelliğinin sırrı nedir? Söyle sevdaya can veren şehir söyle! Taşın toprağın neydendir?
Öylesine yetersiz ki kelimeler. Ne şiirler, ne romanlar, ne türküler yetemezler! İçimdeki minneti zerre tasvir edemezler...
Ey aşkın bağrında hayat bulduğu şehir. Ey İzmir! Bir Meleğin Dünya'ya Hak'tan gelmesi nedir? Söyle hangi sevabın sebebi hikmetidir? Söyle bu faniye bu mükafat nedendir?
Yada bırak bunları söyle bu can, bu yürek senin için ne yapmalı? Eğilsem öpsem mesela taşını toprağını, suyundan içsem seni, seyretsem denizini, secde etsem Rabb'ime sayıklasam ismini... Söyle ey özel şehir bir teşekkür eder mi? Söyle aşkımın şehri, söyle bunlar yeter mi?...
"Selçuk Mutlu"21.07.2015
Öylesine yetersiz ki kelimeler. Ne şiirler, ne romanlar, ne türküler yetemezler! İçimdeki minneti zerre tasvir edemezler...
Ey aşkın bağrında hayat bulduğu şehir. Ey İzmir! Bir Meleğin Dünya'ya Hak'tan gelmesi nedir? Söyle hangi sevabın sebebi hikmetidir? Söyle bu faniye bu mükafat nedendir?
Yada bırak bunları söyle bu can, bu yürek senin için ne yapmalı? Eğilsem öpsem mesela taşını toprağını, suyundan içsem seni, seyretsem denizini, secde etsem Rabb'ime sayıklasam ismini... Söyle ey özel şehir bir teşekkür eder mi? Söyle aşkımın şehri, söyle bunlar yeter mi?...
"Selçuk Mutlu"21.07.2015
10 Temmuz 2015 Cuma
21. Yüzyıl Tuhaflığı
İnsanoğlu tuhaftır biraz, anlayabiliyorum aslında. Fakat yinede anlam veremiyorum işte bazı şeylere...
Hani herkes bir şeyler bekler ya hayattan, en realistimizin bile bir beklentisi vardır ya yarınlardan. Kimi ev ister mesela, kimi araba, kimi bir yudum suya hasrettir, kimi bir sevgili ister her koşulda yanında...
Sahi tabiatımız böyle değil mi? Hangi koşul altında yaşarsak yaşayalım, ister zengin olalım, ister fakir olalım; aşk vardır her daim hayallerimizin baş köşesinde ve paylaşmak yarınları bir eşle... Öyle ya; sadece mal-mülk paylaşılmaz hayatta, tebessüm paylaşılabilir, mutluluk paylaşılabilir, bir yastık paylaşılabilir, acı paylaşılabilir, hüzün ve göz yaşı paylaşılabilir mesela. Hatta ve hatta yokluk dahi paylaşılabilir; aşkın cezbedici sarhoşluğunda....
Velhasıl herkesin vardır hayallerini süsleyen bir kadın yada bir adam. Kimi karaktere odaklıdır, kimi görsele, kimi davranışlara, kimi samimiyete ama herkesin vardır işte bir beyaz atlısı hayal dünyasında...
İster 21. yüzyıl olsun ister 51. yüzyıl fark etmez, insanoğlu var oldukça; aşka kurulan hayaller de hep aynı minvalde kalacaktır bir şekilde. Ki zaten 21. yüzyıl ironisi de tam bu noktada başlamakta ve insanoğlunun tuhaflığı, akıl almaz bir şekilde baş göstermekte...
Bunca hayalin, beklentinin içinde, umulmadık bir anda, umulmadık bir şekilde çıkabiliyor karşısına insanın, hayallerini süsleyen o eşsiz sevda ve evet bu hala mümkün bir şey 21. yüzyılda da...
Fakat ne hazindir ki kıymeti bilinmiyor, sahipken bu sevdaya. Şımarıklıklar, hoyratlıklar, umursamazlıklar ve kararsızlıklar gölgeliyor yaşanılması olası cümle güzellikleri, dipsiz bir muallakta. Tüketiyor hızla ve boşaltıyor savdanın içini. Önce soyutluyor kendisini sevgi sözcüklerinden, sonra görüşmeler azalmaya başlıyor ve farkına bile varamadan daha iletişim kopuyor bir anda, bir soğukluk giriyor araya ve nitekim o hayaller kurduğu aşkı kendi elleriyle katlediyor hunharca...
Çok geçmeden yeni bir ironiye daha imza atıyor böylece... "Ben aslında onu çok sevmişim", "Ben ona aşıkmışım","Keşke kıymetini bilseydim" ve "Şimdi herkes sana benziyor"lar eşliğinde, bin pişmanlık yaşıyor iliklerinde, hücrelerinde...
Ne de çabuk unutuyor; "Varlığın da bir, yokluğun da" hallerini, ne çabuk unutuyor; değersiz hissettirdiği tavırlarını, "Canım isterse" modlarını...
Oysa zor değildi; kıymet vermek, kıymet bilmek. Zor değildi; iki ayrı birey olup, özgürlük sevdasına düşmek yerine, bir olmak, birlik olmak ve aynı kaderde yoğrulmak gelecekte. Zor değildi mesela; aşkla bakmak ve aşkın huzuruyla bir ömür yaşamak neticesinde...
Dedim ya insanoğlu tuhaf işte. Zoru kolay, kolayı zor kılarlar ve oturup hayıflanırlar; keşkelerin esiri, aşksızlığa mahkum, çaresiz ruhlarıyla. Çaresiz diyorum zira giden gitmiştir bir defa; kıymetini bilmeyenden, kıymetini bilmesi umut edilen kişiye...
Unutmamak lazım hayat kaybedene zordur en çok. Kaybedilen her zaman daha hızlı adapte olur umut-var hayallere...
Zira farkına varmamıştır kıymet bilmeyen; kendini uzaklaşıyor zannederken, karşısındakini uzaklaştırmıştır içten içe bilmeden...
Belki de "Ben istediğim sürece benim, daha iyisi çıkarsa nasılsa s..tir ederim" psikolojisinin bir tezahürüdür bu tutum. Bilemem...
Kim bilir belki de o insanı sevmek için yeterince sebebi yoktu. Bir anlık etkileşimi sevgiyle karıştırdı. Ana kapıldı, bir anda açıldı ve adını aşk olarak tanımladı. Sonra alıştı fakat alıştığının da farkına varamadı, seçimini yaptı, ilişkisini noktaladı ve ruhunu ayrılığın kahreden pişmanlığı kapladı. Ne de olsa insanın alıştığını kaybetmesi de can yakardı...
Demem o ki kendi ellerinizle alt üst ediyorsunuz hayatlarınızı. Seçimlerinizi kendiniz yapıyor, kaderinizi kendiniz tayin ediyorsunuz. Zira Yaratan akıl vermiş ve bir çoğunuz özgürce yaşıyorsunuz...
Sözün özü; anlık heveslerin ve isteklerin ısrarcısı olmak yerine, kalıcı mutlulukların kıymetini bilir, özenli davranırsanız; kendi adınıza insanca ve aşkla yaşamayı başarırsınız.
Onda, bunda yada şunda... Ama bir gün mutlaka...
"Selçuk MUTLU"-10.07.2015
Hani herkes bir şeyler bekler ya hayattan, en realistimizin bile bir beklentisi vardır ya yarınlardan. Kimi ev ister mesela, kimi araba, kimi bir yudum suya hasrettir, kimi bir sevgili ister her koşulda yanında...
Sahi tabiatımız böyle değil mi? Hangi koşul altında yaşarsak yaşayalım, ister zengin olalım, ister fakir olalım; aşk vardır her daim hayallerimizin baş köşesinde ve paylaşmak yarınları bir eşle... Öyle ya; sadece mal-mülk paylaşılmaz hayatta, tebessüm paylaşılabilir, mutluluk paylaşılabilir, bir yastık paylaşılabilir, acı paylaşılabilir, hüzün ve göz yaşı paylaşılabilir mesela. Hatta ve hatta yokluk dahi paylaşılabilir; aşkın cezbedici sarhoşluğunda....
Velhasıl herkesin vardır hayallerini süsleyen bir kadın yada bir adam. Kimi karaktere odaklıdır, kimi görsele, kimi davranışlara, kimi samimiyete ama herkesin vardır işte bir beyaz atlısı hayal dünyasında...
İster 21. yüzyıl olsun ister 51. yüzyıl fark etmez, insanoğlu var oldukça; aşka kurulan hayaller de hep aynı minvalde kalacaktır bir şekilde. Ki zaten 21. yüzyıl ironisi de tam bu noktada başlamakta ve insanoğlunun tuhaflığı, akıl almaz bir şekilde baş göstermekte...
Bunca hayalin, beklentinin içinde, umulmadık bir anda, umulmadık bir şekilde çıkabiliyor karşısına insanın, hayallerini süsleyen o eşsiz sevda ve evet bu hala mümkün bir şey 21. yüzyılda da...
Fakat ne hazindir ki kıymeti bilinmiyor, sahipken bu sevdaya. Şımarıklıklar, hoyratlıklar, umursamazlıklar ve kararsızlıklar gölgeliyor yaşanılması olası cümle güzellikleri, dipsiz bir muallakta. Tüketiyor hızla ve boşaltıyor savdanın içini. Önce soyutluyor kendisini sevgi sözcüklerinden, sonra görüşmeler azalmaya başlıyor ve farkına bile varamadan daha iletişim kopuyor bir anda, bir soğukluk giriyor araya ve nitekim o hayaller kurduğu aşkı kendi elleriyle katlediyor hunharca...
Çok geçmeden yeni bir ironiye daha imza atıyor böylece... "Ben aslında onu çok sevmişim", "Ben ona aşıkmışım","Keşke kıymetini bilseydim" ve "Şimdi herkes sana benziyor"lar eşliğinde, bin pişmanlık yaşıyor iliklerinde, hücrelerinde...
Ne de çabuk unutuyor; "Varlığın da bir, yokluğun da" hallerini, ne çabuk unutuyor; değersiz hissettirdiği tavırlarını, "Canım isterse" modlarını...
Oysa zor değildi; kıymet vermek, kıymet bilmek. Zor değildi; iki ayrı birey olup, özgürlük sevdasına düşmek yerine, bir olmak, birlik olmak ve aynı kaderde yoğrulmak gelecekte. Zor değildi mesela; aşkla bakmak ve aşkın huzuruyla bir ömür yaşamak neticesinde...
Dedim ya insanoğlu tuhaf işte. Zoru kolay, kolayı zor kılarlar ve oturup hayıflanırlar; keşkelerin esiri, aşksızlığa mahkum, çaresiz ruhlarıyla. Çaresiz diyorum zira giden gitmiştir bir defa; kıymetini bilmeyenden, kıymetini bilmesi umut edilen kişiye...
Unutmamak lazım hayat kaybedene zordur en çok. Kaybedilen her zaman daha hızlı adapte olur umut-var hayallere...
Zira farkına varmamıştır kıymet bilmeyen; kendini uzaklaşıyor zannederken, karşısındakini uzaklaştırmıştır içten içe bilmeden...
Belki de "Ben istediğim sürece benim, daha iyisi çıkarsa nasılsa s..tir ederim" psikolojisinin bir tezahürüdür bu tutum. Bilemem...
Kim bilir belki de o insanı sevmek için yeterince sebebi yoktu. Bir anlık etkileşimi sevgiyle karıştırdı. Ana kapıldı, bir anda açıldı ve adını aşk olarak tanımladı. Sonra alıştı fakat alıştığının da farkına varamadı, seçimini yaptı, ilişkisini noktaladı ve ruhunu ayrılığın kahreden pişmanlığı kapladı. Ne de olsa insanın alıştığını kaybetmesi de can yakardı...
Demem o ki kendi ellerinizle alt üst ediyorsunuz hayatlarınızı. Seçimlerinizi kendiniz yapıyor, kaderinizi kendiniz tayin ediyorsunuz. Zira Yaratan akıl vermiş ve bir çoğunuz özgürce yaşıyorsunuz...
Sözün özü; anlık heveslerin ve isteklerin ısrarcısı olmak yerine, kalıcı mutlulukların kıymetini bilir, özenli davranırsanız; kendi adınıza insanca ve aşkla yaşamayı başarırsınız.
Onda, bunda yada şunda... Ama bir gün mutlaka...
"Selçuk MUTLU"-10.07.2015
22 Nisan 2015 Çarşamba
15 Nisan 2015 Çarşamba
8 Nisan 2015 Çarşamba
3 Nisan 2015 Cuma
18 Mart 2015 Çarşamba
17 Mart 2015 Salı
12 Mart 2015 Perşembe
11 Mart 2015 Çarşamba
10 Mart 2015 Salı
Zaman zaman eskilerden bahsederim, eskide kalan güzel şeylere değinirim yazılarımda...
Yaşımın ötesinde konuştuğumu düşünebilir, büyük şehirlerin büyük insanları ama bilemezler; Yozgat'ı, Sivas'ı, Çankırı'yı yada Tokat'ı sonuçta...
Sizler büyük şehirlerde hızla gelişen teknoloji ile çağ atlarken, bizler 15 yıl geriden takip ediyorduk yaşam standartlarınızı mesela...
Mesela sizler renkli televizyonlarla tanıştığınızda, bizler hala radyo dinliyorduk gaz lambasının ışığında, köylerde, kasabalarda...
Doğrudur yinede yaşım küçüktü biyolojik anlamda. Belki üç, belki beş yaşlarındaydım henüz daha...
Nihayetinde sonuç ortada; o imgeler var ya o imgeler, inanın dün gibi hatırımın baş köşesinde hala...
"S.M"10.03.2015
Yaşımın ötesinde konuştuğumu düşünebilir, büyük şehirlerin büyük insanları ama bilemezler; Yozgat'ı, Sivas'ı, Çankırı'yı yada Tokat'ı sonuçta...
Sizler büyük şehirlerde hızla gelişen teknoloji ile çağ atlarken, bizler 15 yıl geriden takip ediyorduk yaşam standartlarınızı mesela...
Mesela sizler renkli televizyonlarla tanıştığınızda, bizler hala radyo dinliyorduk gaz lambasının ışığında, köylerde, kasabalarda...
Doğrudur yinede yaşım küçüktü biyolojik anlamda. Belki üç, belki beş yaşlarındaydım henüz daha...
Nihayetinde sonuç ortada; o imgeler var ya o imgeler, inanın dün gibi hatırımın baş köşesinde hala...
"S.M"10.03.2015
9 Mart 2015 Pazartesi
Eskiden farklıydı bazı şeyler...
Mesela küçük şeyler, büyük mutluluklar yaratırdı yüreklerde.
Ve her ne kadar aksini düşünseniz de insan daha değerliydi eskilerde.. Samimiydi mesela, sıcaktı davranışlar...
Komşuluklar başkaydı, arkadaşlıklar başka, ilişkiler bambaşka...
Hoş görü vardı, iyi niyet vardı ve günü birlik değildi sevdalar...
Sahi sevdalarda farklıydı o zamanlar. Kolay da değildi üstelik. Aylarca mektuplaşılırdı öncesinde. Sonra yan yana gelinirdi ama öyle sarmaş dolaş, el ele, diz dize değil. Arada mutlaka bir insan kadar mesafe olurdu... Tuhaf gelecek size ama daha samimi ve daha gerçekti göz göze gelindiğinde hissedilen sevgi. Ki öyle üç beş günlük bir şey de değildi, yıllarca sürüp giderdi... Bir çokları evlendi mesela, boyları kadar çocukları var. Üstelik mutlular da...
O zamanlarda kurulan arkadaşlıklar hala devam ediyor mesela...
Bir araya gelinir zaman zaman, eski günler yad edilir, bu günlerden bahsedilir. Öyle menfaatsiz, çıkarsızca...
Şimdi bakıyorum da yeni nesle; her şey menfi, bencilce, değişken ve sahte samimiyetlerin gölgesinde gerçekleşmekte...
Eskiden farklıyı bazı şeyler. Keşke hiç eskimeseydiler...
"S.M"-08.03.2015
Mesela küçük şeyler, büyük mutluluklar yaratırdı yüreklerde.
Ve her ne kadar aksini düşünseniz de insan daha değerliydi eskilerde.. Samimiydi mesela, sıcaktı davranışlar...
Komşuluklar başkaydı, arkadaşlıklar başka, ilişkiler bambaşka...
Hoş görü vardı, iyi niyet vardı ve günü birlik değildi sevdalar...
Sahi sevdalarda farklıydı o zamanlar. Kolay da değildi üstelik. Aylarca mektuplaşılırdı öncesinde. Sonra yan yana gelinirdi ama öyle sarmaş dolaş, el ele, diz dize değil. Arada mutlaka bir insan kadar mesafe olurdu... Tuhaf gelecek size ama daha samimi ve daha gerçekti göz göze gelindiğinde hissedilen sevgi. Ki öyle üç beş günlük bir şey de değildi, yıllarca sürüp giderdi... Bir çokları evlendi mesela, boyları kadar çocukları var. Üstelik mutlular da...
O zamanlarda kurulan arkadaşlıklar hala devam ediyor mesela...
Bir araya gelinir zaman zaman, eski günler yad edilir, bu günlerden bahsedilir. Öyle menfaatsiz, çıkarsızca...
Şimdi bakıyorum da yeni nesle; her şey menfi, bencilce, değişken ve sahte samimiyetlerin gölgesinde gerçekleşmekte...
Eskiden farklıyı bazı şeyler. Keşke hiç eskimeseydiler...
"S.M"-08.03.2015
6 Mart 2015 Cuma
Takvimler 6 martı gösteriyordu, günlerden cumaydı, sabah ezanına karışmıştı bir bebeğin ağlaması ve ben gelmiştim nihayetinde dünyaya... Şimdi anlıyorum ağlamama neden olan o tokatın hikmetini. Mesaj açıktı "Hayat bu! Beklemediğin anda beklemediğinden yiyeceksin tokatı."
İyiki doğdum mu bilemem ama iyiki yemişim diyebilirim o ilk tokatı...
"S.M"-06.03.2015
2 Mart 2015 Pazartesi
28 Şubat 2015 Cumartesi
26 Şubat 2015 Perşembe
Neden zaman zaman ruhumuzu bir bunalmışlık hali sarmalar? Çok düşündüğümüz için mi bir şeyleri? Ya da çok önemsediğimiz için...
Yoksa bu durum, kırılan hayallerin ve tükenen umutların bir belirtisi midir sadece?
Sahi ne kadar inkar etsek de kuruyoruz değil mi adına hayal denilen şeyleri, olmayacak bir zamanda, olunmaz biçimlerde?
Neden yanlış şehirlerde arıyoruz masal diyarların kapısını? Neden her masalda bir Prens, bir Prenses olur, finalde kavuşulur ve her masalın sonu muhakkak mutlu olur zannediyoruz içten içe..
Ruhumuz mu çok aç sevgiye? Yoksa sadece inanmak istemenin bir tezahürü müdür bu?
Peki ya korkulan olur ve umutlar gerçekten tükenirse ne olur? Bırakırsak mesela artık hayal kurmayı? Barındırmazsak yüreğimizde, sevdaya dair kıpırtıları?.. Daha mı yaşanılası olur dünya? Yoksa kaybeder miyiz bu defa bizi biz yapan her şeyi?
Kabullenmek lazımdır belkide bu durumu. Belkide korudukça kalıcı oluruz yüreklerde, bizi biz yapan duygulu ruhumuzu...
"S.M"-26.02.2015
Yoksa bu durum, kırılan hayallerin ve tükenen umutların bir belirtisi midir sadece?
Sahi ne kadar inkar etsek de kuruyoruz değil mi adına hayal denilen şeyleri, olmayacak bir zamanda, olunmaz biçimlerde?
Neden yanlış şehirlerde arıyoruz masal diyarların kapısını? Neden her masalda bir Prens, bir Prenses olur, finalde kavuşulur ve her masalın sonu muhakkak mutlu olur zannediyoruz içten içe..
Ruhumuz mu çok aç sevgiye? Yoksa sadece inanmak istemenin bir tezahürü müdür bu?
Peki ya korkulan olur ve umutlar gerçekten tükenirse ne olur? Bırakırsak mesela artık hayal kurmayı? Barındırmazsak yüreğimizde, sevdaya dair kıpırtıları?.. Daha mı yaşanılası olur dünya? Yoksa kaybeder miyiz bu defa bizi biz yapan her şeyi?
Kabullenmek lazımdır belkide bu durumu. Belkide korudukça kalıcı oluruz yüreklerde, bizi biz yapan duygulu ruhumuzu...
"S.M"-26.02.2015
23 Şubat 2015 Pazartesi
Yine o duygu sarmalıyor her yanımı... Sanki gökyüzünde bir yerdeyim ve seyre daldım, ruhumun gölgesinde akıp giden insanları. Her kafadan bir ses adeta... Birinin derdi diğerinden bambaşka.
Hani desem ki her şey çok anlamlı... Ama hayır! Her şey yitirmiş galiba anlamını.
Günübirlik hevesler, idealsiz yaşamlar ve samimiyetten uzaklaşmış insanlar, yalanlarla süslemişler küçük dünyalarını ve afili cümlelerin ardına saklamışlar sıradanlaşmış yaşantılarını...
Oysa ne kadar kolaydı bir amacın ardında koşmak mesela, mesela dürüst olmak, samimi bağlar kurmak insanlarla. Değer vermek mesela; insanlığa ve cümle yaratılmış mahlukata...
Sahi bu kadar zor mu gerçekten başarmak yaşamayı insanca...
"S.M"-23.02.2015
Hani desem ki her şey çok anlamlı... Ama hayır! Her şey yitirmiş galiba anlamını.
Günübirlik hevesler, idealsiz yaşamlar ve samimiyetten uzaklaşmış insanlar, yalanlarla süslemişler küçük dünyalarını ve afili cümlelerin ardına saklamışlar sıradanlaşmış yaşantılarını...
Oysa ne kadar kolaydı bir amacın ardında koşmak mesela, mesela dürüst olmak, samimi bağlar kurmak insanlarla. Değer vermek mesela; insanlığa ve cümle yaratılmış mahlukata...
Sahi bu kadar zor mu gerçekten başarmak yaşamayı insanca...
"S.M"-23.02.2015
18 Şubat 2015 Çarşamba
İNSAN
Karıştırmasın kimse erkek ya da dişisini
Asıl mevzu insan olmak! boşverin gerisini
Ne yapalım? insan gibi yaşıyorsa birisini
Erkekmiş bu diyerek yüzelim mi derisini?
Fark eder mi? Taşıyorsa Özge yada Nuh ismini
İnsan deyip seveyim mi? Sorayım mı ki cinsini?
Erkek değil! insan olmanın bilseydi önemini
Kıyamazdı şerefsizler, katletmezdi hiç birini
Mevzu insan olamamak! karıştırma ötesini
Ayırmakla olmaz kadın ya da erkek kişisini
Kimse belirleyemez yahu! insan olmanın cinsini
İnsan olmak başka bir şey! siz düşünün gerisini...
"Selçuk MUTLU"-18.02.20015
Asıl mevzu insan olmak! boşverin gerisini
Ne yapalım? insan gibi yaşıyorsa birisini
Erkekmiş bu diyerek yüzelim mi derisini?
Fark eder mi? Taşıyorsa Özge yada Nuh ismini
İnsan deyip seveyim mi? Sorayım mı ki cinsini?
Erkek değil! insan olmanın bilseydi önemini
Kıyamazdı şerefsizler, katletmezdi hiç birini
Mevzu insan olamamak! karıştırma ötesini
Ayırmakla olmaz kadın ya da erkek kişisini
Kimse belirleyemez yahu! insan olmanın cinsini
İnsan olmak başka bir şey! siz düşünün gerisini...
"Selçuk MUTLU"-18.02.20015
15 Şubat 2015 Pazar
Özgecan ASLAN
Cennet serilmişken onun ayaklarının altına
Üstelik emanetken o, yüce Allah'tan zatına
Seni de bir kadın getirmişken bu dünyaya
Nasıl kıydın be şerefsiz! Özgecan Aslan'a
Anası kıyamazken kirpiğinin bir ucuna
Babası kahrolurken, taş takılsa ayağına
Sen bile bir ananın yavrusuyken ulan daha!
Nasıl kıydın be şerefsiz! 20sindeki yavruya
Hadi sen tam şerefsizsin! bizler onu anladık ta
Baban nasıl bir itti ki yardım etti can yakmana
Ulan kansız köpekler! el bile kalkmaz kadına!
Nasıl kıydınız nasıl! gencecik masum bir kıza!
Hakim Bey iyi dinle; bu sözlerim de zatına
Eğer ki kararında hükmedersen bir kaç yıla
Anan, karın, kızın gelsin, karar verdiğin aklına
Mahşer günü soysuzlarla yalvarasın Özgecan'a!
Özgecan kız huzurla yat o sonsuzluk diyarında
Anne olamadın ama cennet serildi bak ayağına
Vahşet günü düşünüp te yalnız hissetme orada
Hesabını soracağız! Türk toplumu var arkanda...
"Selçuk MUTLU"-15.02.2015
13 Şubat 2015 Cuma
10 Şubat 2015 Salı
Adına sevda dedikleri bu kadar basit mi gerçekten? Yani öylesine birini, öylesine seçebilir misin istemeden? Kazara sevilebilir mi mesela? Yada sevmeden sevgilim denilebilir mi bir insana? Aşkı aradığını söyleyip ana kapılmak mıdır doğru olan? Yoksa aşkla yaşamak, aşkla bakabilmek midir aşkı doğuran?
Aslolan anlamlı olması değildir sevdanın belkide... Bir insanın anlam bulabilmesidir başka bir bedende...
"S.M"-10.02.2015
Aslolan anlamlı olması değildir sevdanın belkide... Bir insanın anlam bulabilmesidir başka bir bedende...
"S.M"-10.02.2015
27 Ocak 2015 Salı
23 Ocak 2015 Cuma
Adem ile Havva'dan gelmiş olsak dahi hepimiz, abartmamak lazım neticede öz kardeş değiliz... Siz siz olun mesela kimseyi kardeş bilip burnunuzu sokmayın özeline. Zira özelini kurcalar, yanlışını söylerseniz bir kişiye; Ne dostluk kalır ne kardeşlik geriye, haddinizi bildirirler oturturlar sizi de baş köşeye... Vefa mı? Vefa zaten ne zaman semt olmaktan gidebilmişti ki öteye?..
"S.M"-06.09.2014
"S.M"-06.09.2014
Aşk; kimine cenneti yaşatır sonsuzluk diyarında, kimini de yakar bir gün cehennemin narında... Yüreğinle yaşıyorsan aşkı mesela; tükenmez huzur vardır hem bugün, hem yarında. Şehvetin ile besliyorsan aşk dediğini ama; gençlik bu aldanma, solar zamanla ve gün gelir yalnızlığı yaşarsın kirlettiğin ihtiyar ruhla...
"S.M"-08.08.2014
"S.M"-08.08.2014
Seviyorum demek değildir sevmek. Yada kıymetlisin demekle bir değildir kıymet vermek. Söylemekle olmaz bazı şeyler. Samimi olanlar; sevgiyi, kıymeti tavrıyla, kararıyla, yaptığıyla, yapmadığıyla ama en önemlisi gözleriyle gösterenler. Gerisi mi? Onların ömrünün değişmezidir keşkeler...
"S.M"-07.08.2014
"S.M"-07.08.2014
Kaydol:
Yorumlar
(
Atom
)
